31 Temmuz 2019 Çarşamba

SALİ PEHLİVAN'ın anısına

Ordu'dan Perşembeye doğru giderken yolun deniz tarafında üç katlı yeşil boyalı bir ev dikkatinizi çekecektir. Bu evin hemen yanında topraktan çıkma ağaçların altında gölgede kalmış, içinde şimdi kimsenin oturmadığı iki katlı demir pencereli evde Pehlivan Sali  yaşardı.
        Annesi Kara Kediye sırtını sürmüş.
1930 yılında doğduğu zaman annesi  laz kızı Dudu hanım sırtı yere gelmesin diye kundakta iken sırtını karakediye sürtmüş. O yüzden güreştiği yıllarda sırtının hiç yere gelmediği söylenir.  Pehlivan Sali. Çerli köyü muhtarı Ali Efendinin dört evladından birisidir.
      On beş yaşında başladığı güreşe her fırsatta devam ederek küçük, büyük pehlivanlarla mücadele etmeye başlamış. Her düğüne, her şenliğe katılarak kendini geliştirmiş. Haksızlık karşısında direnerek hakkını araması yüzünden çokta kavgalara karışmış. Hem dövüşerek hem’de güreşerek büyümüş.Gücü ve kuvveti sayesinde erken yaşta üne kavuşmuş. Düğünlerde onu izlemek için gelen özel seyircileri varmış. Çevresinin etkisinde kalarak1950 yılında yirmi yaşında bir arkadaşına kız kaçırma suçuyla cezaevine girmiş.
Ordu Cezaevi hatırası.
        Annesi’ nin Perşembeye gelen büyük dedesi Lazoğlu. Rize Çifte kavaklarda oturan bir delikanlı. İşlediği bir suçtan dolayı Sinop cezaevine motorla nakledilirken, Perşembe açıklarında denize atlayan iki mahkumdan biri uzun uğraşlar sonunda teknedekilerin bile kurtulması imkansız diye yola devam ettiği azgın sularda, canlı kalmayı başarıp, Yumrutaşta çocuğu olmayan bir ailenin yanına yerleşmiş. Denizden geldiği için, Karadeniz soyadını almış. Köyde Lazoğlu diye isim yapmış.  Pehlivan Salinin Dedeleride Tokat Erbağdan gelip Çerli köyüne  yerleşmişler.  Topaloğlu sülalesi olarak bilinirler. Baba Ali Efendinin  Dört çocuğu olmuş. Mustafa- Sali-Osman ve tek kız kardeş Sencan toprağa bağlı hayvancılık fındık ve denizcilikle ailenin geçimini sağlıyan Ali Efendi daha sonra çerli köyünün muhtarlığınıda düğürü Lazoğlundan devir alıp  uzun yıllar Çerli köyünün muhtarlığını yapmış.
           Davullu zurnalı köy düğünlerinden biri.
      Köy Düğünleri
Pehlivan Sali’ nin güreş yaptığı 1945-60 yıllarında, düğünlere çağırmak için davetiye basımı yok. Düğüne çağırılan insanların yakınlık derecesine göre ağırlık, yolluk adıyla basma, pazen, elbiselik, gömleklik kumaş, havlu, yaşmak, mendil, sabun gibi eşyalarla davet yapılırdı. Köy düğünlerine heyecan ve hareket katan, daha cazip hale getiren ise yapılan ödüllü çayır güreşleriydi. Pehlivanlar için güreşler hem geçim kaynağı, hemde güreşini ve gücünü göstermek için bir fırsattı. Düğünün zenginliğine göre ödül kimi zaman iri bir tosun, bazen bir dana, bazen bir koç bazen bir tay olurdu. Düğün sahibi çok memnun kaldığı zamanda Kazanan Pehlivanı özel olarak ödüllendirirdi. Pehlivan Salinin iri gövdesinin yanında ellerinin çok kuvvetli olduğu tuttuğunu bırakmadığı, kopartırcasına açıttığı halen söylenir. Güreşe başladığı yıllarda kendisinden büyüklerin sırtını yere getiren Pehlivan Sali’nin anası Dudu hanıma köylüler sorarlarmış’’Ana sen buna ne yediriyorsun’’ Kadıncağızda ‘’Sizden farklı bir şey yemiyor evde ne varsa o.’’Diyormuş.
Pehlivan Salinin Eşi Hakime hanım ve oğlu Savaş.
Çambaşı dahil, Güreşlere katıldığı düğünler ve şenliklerde sırtının yere gelmediği anlatılan,Pehlivan Sali kısa süren güreş yaşantısında kazandıkları ile akıllı yatırımlar yaparak büyük motorlar alıp balıkçılık işinde iyi paralar kazanmaya başladı. Askerliğni bir şekilde halleden Sali Pehlivan dayısının kızı,Lazoğlu Hakime hanımla evlendi.
     Kaçakcılarla Reislerin kavgası.
      Teknesini kiraya verdiği reisler Kalkan avı için Gürcistandan sabaha karşı dönerlerken, turnasuyu açıklarında denizde poşetlere sarılı su üstünde yüzen iri koliler görürler, içinde kaçak sigaraların olduğu kolilerin alabildiklerini tekneye alıp çerlideki barınaklarına yanaşırlar. Onları karşılayan Pehlivan Sali. ‘’Dönüşü olmayan kötü bir işe bulaşmışsınız, sizi takip etmişlerdir. Bunları size yedirmezler. Sahipleri gelir bunları alırlar, canınızıda yakarlar, hemen tedbir alalım’’ diye başlarına geçerek onlara sahip çıkıp reisleri örgütlemiş.Tekneler  Pehlivan Salinin evinin önündeki koyda çekili duruyormuş.
 Kayıkçıların silahlanması.
      Karadenizde balık popilasyonunu yok ediyor diyerek Yunus balıklarını vurmak için 1948 yılından 1983 yılına kadar tekne sahiplerine balıkçı kooperatifleri aracılığıyla 500 mavzer ve onlara ait mermi dağıtıldı. Avlanan Yunus balıklarıdeniz kenarlarında kurulan işletmelerde temizlenip DİFRİN adı verilen kazanlarda kaynatılarak un ve yağa dönüştürülüp ekonomiye kazandırılırdı.  Pehlivan Sali reisleri evlerine gönderip mavzerleri alıp gelmelerini söyler. Her kayık sahibi çevre balıkçılar dahil devletin verdiği ruhsatlı mavzerlerini alıp sahilde Pehlivan Salinin gösterdiği yerlere mevzilenirler. Öğleden sonra yine bir motorla gelen kaçakcılar kenarda yığılı duran kolileri almak için yanaşırlar. Havaya bir el ateş eden Pehlivan Salinin işaretiyle her kayanın, her ağacın arkasından çıkan ellerinde mavzerleriyle reisleri gören kaçakcılar gerisin geriye tornistan yaparak kaçarlar.
 Pehlivan Sali eşi ve çocuklarıyla.
      Pehlivan Sali arkadaş canlısı birisidir. Bunun sonucunda mizacının sertliği yüzünden başı beladan kurtulmaz. İlk cezaevi macerası sonrası, ceza evi içinde kavgalara karışınca sürgünler olur. Daha sonra yaptığı kavgalar yüzünden karadeniz sahilindeki bütün ceza evlerinde mahkum olarak yatar. Ordu, Perşembe, Giresun, Koyulhisar, Samsun, Sinop. Pehlivan Sali için soru sorduğum akranları’’Yirmi yaşında girdi mapusa. Eğer kavgacı olmayıp, yalnız güreşseydi,yenmedik pehlivan bırakmazdı. Kırkpınara baş pehlivanda olurdu.Ordulu Mustafa gibi’’Dediler.
     Nezarethanede zincirleri kırar.
      Reislerle balık avından dönerken Deniz azınca Giresun limanına sığınırlar. Sahilde bulunan içkili bir lokantada sırgancı, kabakçı sataşması yüzünden kavga çıkınca lokantada bulunan herkesi komalık döven pehlivan sali hırsını alamayıp olayı sakinleştirmek için içeri girip kendisini joplamaya başlayan  polisleride dövünce nezarethaneye atılıp kollarından duvara zincirlenir. Kavgaya karışan Giresunlular adam toplayıp karakolu basarlar. Herşeyin farkında olan Sali Pehlivan can havliyle zincirlere asılır. Duvara çakılı olan zincirler, pehlivan Salinin acı kuvvetine dayanamaz. Polislerinde biraz gevşek davranmasını fırsat bilen Giresunlular nezarethanenin kapısını kırıp içeri girince ellerinde zincirlerini kırmış ‘’Gelin lan’’ diye bağırıp, zincirleri sallayan pehlivan Saliyi görünce korkup kaçmışlar. 
  Pehlivan Salinin yaptıkları kulaktan kulağa yayılır. Artık ona hiç rahat yoktur. Deli doluluğunu bilen art niyetli insanlar kendilerine hasım gördükleri insanlarla Pehlivan saliyi takıştırmaya başlarlar. Her ün yapmak isteyenle kapışır. Kavgadan hiç kaçmaz. Yardım isteyenin yanında yer alır. Efirlide sözü geçen bazı ağalar yol kesip evlerinin önünden kimseyi geçirtmezler köylünün üzerine köpek kıskılayıp peşlerine silah sıkarlarmış. Askere gitmek için Efirlide yoldan geçemeyen bir gençin deniz kenarında kıyafetlerini bir çantaya koyup denize girerek dalyandan geçip kumbaşına kadar deniz içinden gitmesi halen eskilerce anlatılır. Bu ağalardan birinin oğlunu Perşembede yakalayan Pehlivan Sali belindeki tabancayıda alıp oğlanın ağzını burnunu kırmış. Eve dönünce kimseye bir şey söylemeden sabah ağ sardığı kayalıktan balık ağını kaldırmaya denize inmiş. Jandarma evi sarmış teslim ol çağrısı yapmış. Eşi Hakime hanım kapıya çıkmış ‘’Sali nerede’’ diye soran komutana doğruyu söylemiş. ‘’Ağ kaldırmaya deniz kenarına gitti’’ Demiş ama komutan ününü bildiği Sali Pehlivan için evin etrafında saatlerce gelmesini beklemiş. Teslim alıp Perşembe Ceza evine götürmüşler.Yine 1967 yılında olan Ayandon sarıbuz fırtınası sonrası kazadan bir hafta sonra ölüsü bulunan akrabası Mustafa Yavuz’a otopsi yaptırmak isteyen savcı ve doktoruda ‘’Adam denizde boğuldu nesini kesmek istersiniz’’Diyerek döven Sali Pehlivanın  yaptıkları bire bin katılarak günümüze kadar gelir.
Vonada bir düğünde hatıra fotoğrafı: Sol başta Öğretmen Emin Baş. Gözlüklü Kasketli Pehlivan Sali. Mustafa Karayel. Sandalyeye yan oturan Karakulağın Kemal Güneysu.
     Acı kuvvetini güreş sahalarında göstermeye devam etseydi bugün ondan daha farklı bir şekilde bahsederdik. O arkadaşlarının etkisinde kalıp kavga döğüş ve sefahatli bir hayatı tercih ederek korkulan, korkulduğu için saygı duyulan bir kişilik olmuş. Ev hayatını oğlu savaşa sordum.’’Babam eve gelirdi,  Annem yemek verirse oturur yemeğini yer köşesine çekilir sıgarasını yakar, bizimle oynamaya başlardı. Televizyonun olmadığı yıllar. Çok iyi bir aile reisiydi. Arkadaşlığa akrabalığa çok önem verirdi’’Dedi.
     Beraber çok şeylerine ortak olan çocukluk arkadaşının anlatmasına göre en büyük zevki arkadaşlarıyla birlikte oturup sofra kurup kararında içkisini içerek, millete türkü, şarkı, şiir söyleterek hoşca vakit geçirmekmiş. Abbas şiiri en sevdikleri arasındaymış.

Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan;
Yaşamak istiyorum yeni baştan.
                                              Cahit Sıtkı Tarancı.
Doğru yönlendirilseydi Türkiye çapında bir güreşçi olabilecek yeteneklere sahip Pehlivan Sali’nin yaptıklarınıkısa süren hayatında başından geçenleri, ceza evi günlerini, sivilde yaptıkları inanılmaz anlatımlarla dolu yaşadıklarını, her Perşembeli anlatacak. Pehlivan Sali anıldıkça konuşulacak. Sali Pehlivan için ‘’Hayatının son günlerinde kendisine dikkat etmeyip gece içkili arkadaş davetlerine sıkça katılmaya başladı, vücutu dayanamadı karaciğeri iflas etti, 03-Mart-1975 yılındagenç yaşta hiçbir rahatsızlığı yokken,  çocuklarını yetim bıraktı’’ Dediler.
Kalabalık bir cemaatin katılımıyla Çerli köyündeki aile mezarlığına defnedilen Pehlivan Sali unutulmaz farklı bir isim olarak Perşembelilerin hafızasında hep anılacak, bir zamanlar bir PEHLİVAN SALİ vardı denilecek. Ders alınacak hayatıyla hep hatırlanacak. Mekanı Cennet olsun.