Ordu'dan Perşembeye doğru giderken yolun deniz tarafında üç katlı
yeşil boyalı bir ev dikkatinizi çekecektir. Bu evin hemen yanında
topraktan çıkma ağaçların altında gölgede kalmış, içinde şimdi kimsenin
oturmadığı iki katlı demir pencereli evde Pehlivan Sali yaşardı.
Annesi Kara Kediye sırtını sürmüş.
1930 yılında doğduğu zaman annesi laz kızı Dudu hanım sırtı yere
gelmesin diye kundakta iken sırtını karakediye sürtmüş. O yüzden
güreştiği yıllarda sırtının hiç yere gelmediği söylenir. Pehlivan Sali.
Çerli köyü muhtarı Ali Efendinin dört evladından birisidir.
On beş yaşında başladığı güreşe her fırsatta devam ederek
küçük, büyük pehlivanlarla mücadele etmeye başlamış. Her düğüne, her
şenliğe katılarak kendini geliştirmiş. Haksızlık karşısında direnerek
hakkını araması yüzünden çokta kavgalara karışmış. Hem dövüşerek hem’de
güreşerek büyümüş.Gücü ve kuvveti sayesinde erken yaşta üne kavuşmuş.
Düğünlerde onu izlemek için gelen özel seyircileri varmış. Çevresinin
etkisinde kalarak1950 yılında yirmi yaşında bir arkadaşına kız kaçırma
suçuyla cezaevine girmiş.
Ordu Cezaevi hatırası.
Annesi’ nin Perşembeye gelen büyük dedesi Lazoğlu. Rize Çifte
kavaklarda oturan bir delikanlı. İşlediği bir suçtan dolayı Sinop
cezaevine motorla nakledilirken, Perşembe açıklarında denize atlayan iki
mahkumdan biri uzun uğraşlar sonunda teknedekilerin bile kurtulması
imkansız diye yola devam ettiği azgın sularda, canlı kalmayı başarıp,
Yumrutaşta çocuğu olmayan bir ailenin yanına yerleşmiş. Denizden geldiği
için, Karadeniz soyadını almış. Köyde Lazoğlu diye isim yapmış.
Pehlivan Salinin Dedeleride Tokat Erbağdan gelip Çerli köyüne
yerleşmişler. Topaloğlu sülalesi olarak bilinirler. Baba Ali Efendinin
Dört çocuğu olmuş. Mustafa- Sali-Osman ve tek kız kardeş Sencan toprağa
bağlı hayvancılık fındık ve denizcilikle ailenin geçimini sağlıyan Ali
Efendi daha sonra çerli köyünün muhtarlığınıda düğürü Lazoğlundan devir
alıp uzun yıllar Çerli köyünün muhtarlığını yapmış.
Davullu zurnalı köy düğünlerinden biri.
Köy Düğünleri
Pehlivan Sali’ nin güreş yaptığı 1945-60 yıllarında, düğünlere
çağırmak için davetiye basımı yok. Düğüne çağırılan insanların yakınlık
derecesine göre ağırlık, yolluk adıyla basma, pazen, elbiselik,
gömleklik kumaş, havlu, yaşmak, mendil, sabun gibi eşyalarla davet
yapılırdı. Köy düğünlerine heyecan ve hareket katan, daha cazip hale
getiren ise yapılan ödüllü çayır güreşleriydi. Pehlivanlar için güreşler
hem geçim kaynağı, hemde güreşini ve gücünü göstermek için bir
fırsattı. Düğünün zenginliğine göre ödül kimi zaman iri bir tosun, bazen
bir dana, bazen bir koç bazen bir tay olurdu. Düğün sahibi çok memnun
kaldığı zamanda Kazanan Pehlivanı özel olarak ödüllendirirdi. Pehlivan
Salinin iri gövdesinin yanında ellerinin çok kuvvetli olduğu tuttuğunu
bırakmadığı, kopartırcasına açıttığı halen söylenir. Güreşe başladığı
yıllarda kendisinden büyüklerin sırtını yere getiren Pehlivan Sali’nin
anası Dudu hanıma köylüler sorarlarmış’’Ana sen buna ne yediriyorsun’’
Kadıncağızda ‘’Sizden farklı bir şey yemiyor evde ne varsa o.’’Diyormuş.
Pehlivan Salinin Eşi Hakime hanım ve oğlu Savaş.
Çambaşı dahil, Güreşlere katıldığı düğünler ve şenliklerde sırtının
yere gelmediği anlatılan,Pehlivan Sali kısa süren güreş yaşantısında
kazandıkları ile akıllı yatırımlar yaparak büyük motorlar alıp
balıkçılık işinde iyi paralar kazanmaya başladı. Askerliğni bir şekilde
halleden Sali Pehlivan dayısının kızı,Lazoğlu Hakime hanımla evlendi.
Kaçakcılarla Reislerin kavgası.
Teknesini kiraya verdiği reisler Kalkan avı için Gürcistandan
sabaha karşı dönerlerken, turnasuyu açıklarında denizde poşetlere sarılı
su üstünde yüzen iri koliler görürler, içinde kaçak sigaraların olduğu
kolilerin alabildiklerini tekneye alıp çerlideki barınaklarına
yanaşırlar. Onları karşılayan Pehlivan Sali. ‘’Dönüşü olmayan kötü bir
işe bulaşmışsınız, sizi takip etmişlerdir. Bunları size yedirmezler.
Sahipleri gelir bunları alırlar, canınızıda yakarlar, hemen tedbir
alalım’’ diye başlarına geçerek onlara sahip çıkıp reisleri
örgütlemiş.Tekneler Pehlivan Salinin evinin önündeki koyda çekili
duruyormuş.
Kayıkçıların silahlanması.
Karadenizde balık popilasyonunu yok ediyor diyerek Yunus
balıklarını vurmak için 1948 yılından 1983 yılına kadar tekne
sahiplerine balıkçı kooperatifleri aracılığıyla 500 mavzer ve onlara ait
mermi dağıtıldı. Avlanan Yunus balıklarıdeniz kenarlarında kurulan
işletmelerde temizlenip DİFRİN adı verilen kazanlarda kaynatılarak un ve
yağa dönüştürülüp ekonomiye kazandırılırdı. Pehlivan Sali reisleri
evlerine gönderip mavzerleri alıp gelmelerini söyler. Her kayık sahibi
çevre balıkçılar dahil devletin verdiği ruhsatlı mavzerlerini alıp
sahilde Pehlivan Salinin gösterdiği yerlere mevzilenirler. Öğleden sonra
yine bir motorla gelen kaçakcılar kenarda yığılı duran kolileri almak
için yanaşırlar. Havaya bir el ateş eden Pehlivan Salinin işaretiyle her
kayanın, her ağacın arkasından çıkan ellerinde mavzerleriyle reisleri
gören kaçakcılar gerisin geriye tornistan yaparak kaçarlar.
Pehlivan Sali eşi ve çocuklarıyla.
Pehlivan Sali arkadaş canlısı birisidir. Bunun sonucunda
mizacının sertliği yüzünden başı beladan kurtulmaz. İlk cezaevi macerası
sonrası, ceza evi içinde kavgalara karışınca sürgünler olur. Daha sonra
yaptığı kavgalar yüzünden karadeniz sahilindeki bütün ceza evlerinde
mahkum olarak yatar. Ordu, Perşembe, Giresun, Koyulhisar, Samsun, Sinop.
Pehlivan Sali için soru sorduğum akranları’’Yirmi yaşında girdi mapusa.
Eğer kavgacı olmayıp, yalnız güreşseydi,yenmedik pehlivan bırakmazdı.
Kırkpınara baş pehlivanda olurdu.Ordulu Mustafa gibi’’Dediler.
Nezarethanede zincirleri kırar.
Reislerle balık avından dönerken Deniz azınca Giresun limanına
sığınırlar. Sahilde bulunan içkili bir lokantada sırgancı, kabakçı
sataşması yüzünden kavga çıkınca lokantada bulunan herkesi komalık döven
pehlivan sali hırsını alamayıp olayı sakinleştirmek için içeri girip
kendisini joplamaya başlayan polisleride dövünce nezarethaneye atılıp
kollarından duvara zincirlenir. Kavgaya karışan Giresunlular adam
toplayıp karakolu basarlar. Herşeyin farkında olan Sali Pehlivan can
havliyle zincirlere asılır. Duvara çakılı olan zincirler, pehlivan
Salinin acı kuvvetine dayanamaz. Polislerinde biraz gevşek davranmasını
fırsat bilen Giresunlular nezarethanenin kapısını kırıp içeri girince
ellerinde zincirlerini kırmış ‘’Gelin lan’’ diye bağırıp, zincirleri
sallayan pehlivan Saliyi görünce korkup kaçmışlar.
Pehlivan Salinin yaptıkları kulaktan kulağa yayılır. Artık ona hiç
rahat yoktur. Deli doluluğunu bilen art niyetli insanlar kendilerine
hasım gördükleri insanlarla Pehlivan saliyi takıştırmaya başlarlar. Her
ün yapmak isteyenle kapışır. Kavgadan hiç kaçmaz. Yardım isteyenin
yanında yer alır. Efirlide sözü geçen bazı ağalar yol kesip evlerinin
önünden kimseyi geçirtmezler köylünün üzerine köpek kıskılayıp peşlerine
silah sıkarlarmış. Askere gitmek için Efirlide yoldan geçemeyen bir
gençin deniz kenarında kıyafetlerini bir çantaya koyup denize girerek
dalyandan geçip kumbaşına kadar deniz içinden gitmesi halen eskilerce
anlatılır. Bu ağalardan birinin oğlunu Perşembede yakalayan Pehlivan
Sali belindeki tabancayıda alıp oğlanın ağzını burnunu kırmış. Eve
dönünce kimseye bir şey söylemeden sabah ağ sardığı kayalıktan balık
ağını kaldırmaya denize inmiş. Jandarma evi sarmış teslim ol çağrısı
yapmış. Eşi Hakime hanım kapıya çıkmış ‘’Sali nerede’’ diye soran
komutana doğruyu söylemiş. ‘’Ağ kaldırmaya deniz kenarına gitti’’ Demiş
ama komutan ününü bildiği Sali Pehlivan için evin etrafında saatlerce
gelmesini beklemiş. Teslim alıp Perşembe Ceza evine götürmüşler.Yine
1967 yılında olan Ayandon sarıbuz fırtınası sonrası kazadan bir hafta
sonra ölüsü bulunan akrabası Mustafa Yavuz’a otopsi yaptırmak isteyen
savcı ve doktoruda ‘’Adam denizde boğuldu nesini kesmek
istersiniz’’Diyerek döven Sali Pehlivanın yaptıkları bire bin katılarak
günümüze kadar gelir.
Vonada bir düğünde hatıra fotoğrafı: Sol başta Öğretmen Emin Baş.
Gözlüklü Kasketli Pehlivan Sali. Mustafa Karayel. Sandalyeye yan oturan
Karakulağın Kemal Güneysu.
Acı kuvvetini güreş sahalarında göstermeye devam etseydi bugün
ondan daha farklı bir şekilde bahsederdik. O arkadaşlarının etkisinde
kalıp kavga döğüş ve sefahatli bir hayatı tercih ederek korkulan,
korkulduğu için saygı duyulan bir kişilik olmuş. Ev hayatını oğlu savaşa
sordum.’’Babam eve gelirdi, Annem yemek verirse oturur yemeğini yer
köşesine çekilir sıgarasını yakar, bizimle oynamaya başlardı.
Televizyonun olmadığı yıllar. Çok iyi bir aile reisiydi. Arkadaşlığa
akrabalığa çok önem verirdi’’Dedi.
Beraber çok şeylerine ortak olan çocukluk arkadaşının
anlatmasına göre en büyük zevki arkadaşlarıyla birlikte oturup sofra
kurup kararında içkisini içerek, millete türkü, şarkı, şiir söyleterek
hoşca vakit geçirmekmiş. Abbas şiiri en sevdikleri arasındaymış.
Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan;
Yaşamak istiyorum yeni baştan.
Cahit Sıtkı Tarancı.
Doğru yönlendirilseydi Türkiye çapında bir güreşçi olabilecek
yeteneklere sahip Pehlivan Sali’nin yaptıklarınıkısa süren hayatında
başından geçenleri, ceza evi günlerini, sivilde yaptıkları inanılmaz
anlatımlarla dolu yaşadıklarını, her Perşembeli anlatacak. Pehlivan Sali
anıldıkça konuşulacak. Sali Pehlivan için ‘’Hayatının son günlerinde
kendisine dikkat etmeyip gece içkili arkadaş davetlerine sıkça katılmaya
başladı, vücutu dayanamadı karaciğeri iflas etti, 03-Mart-1975
yılındagenç yaşta hiçbir rahatsızlığı yokken, çocuklarını yetim
bıraktı’’ Dediler.
Kalabalık bir cemaatin katılımıyla Çerli köyündeki aile mezarlığına
defnedilen Pehlivan Sali unutulmaz farklı bir isim olarak
Perşembelilerin hafızasında hep anılacak, bir zamanlar bir PEHLİVAN SALİ
vardı denilecek. Ders alınacak hayatıyla hep hatırlanacak. Mekanı
Cennet olsun.